Çocuklar Ne İster?

Bilgi, hız çağındayız söylemlerini hep duyarız. Her şey hızlı şimdilerde; internet, kargo, telefon, bilgisayar… Zamandan ve insan gücünden birçok şeyde tasarruf eder olduk buacaba sayede. Fakat gel gelelim, önceki zamanlara nazaran çevremizdeki insanlara, teknolojiden kazandığımız(!) zamanı ne hikmetse ayıramaz olduk sanki.

Sorunca bir öğrenci velisine, akşamları neler yaparsınız çocuğunuzla, diye en popüler yanıtlardan biri “annesi ilgilenir daha çok, ödev yapıyorlar” oluyor. Peki ne istiyor bu çocuklar?

“İlgi”… Ama nasıl? Okumaya devam et

190 defa okundu.

Aileler Boşanırken Çocuklar Konusu

Evlilik ne kadar mutluluk verebilen bir kurum ise ayrılık da o kadar ya da belki daha fazla acı verici olabiliyor. Eşler, ayrılma kararı aldıktan önce veya sonra yanlarındaki çocukları fark ediyor ve onlar için ne yapması gerektiğini kara kara düşünmeye başlıyor.boşanma-1 Boşanmada çocuk, az ya da çok ruhsal anlamda zorluk çekebilir. Bunu asgariye indirmek ebeveynler için en istenen şey. Boşanmayı; ayrılma öncesi, ayrılma sırası ve ayrıldıktan sonra çocuk için nelere dikkat etmek gerekiyor şeklinde safhalara ayırarak bu yazıda ele aldım.

  1. AYRILMA ÖNCESİ
  • Eğer, boşanma öncesi yapılan kavgalar, çatışmalar çocuktan sakınılarak gizlice yapılmışsa;
    • Çocuğun yaşı küçükse (özellikle okul öncesi dönemi) ayrılmanın nedeninin kendisi olduğunu zannedebilir. Bu yüzden çocuğa bu suçluluğu yaşatmamak için iyi şekilde açıklama yapılması gerekmektedir.
  • Şiddetli kavga, bağırışmalar olacaksa bunlar asla çocuğun yanında yapılmamaya çalışılmalıdır. Bunun yanı sıra, çocuğun ayrılma öncesi bazı şeylerin farkında boşanma-2olması, ayrılmanın nedenini anlamasında yardımcı olacağından, birtakım olumsuzlukların saklanmaması işe yarayabilir. Ancak bu, sadece küçük tartışmalar için geçerlidir. Bununla birlikte anne ve baba arasında tehdit, dayak, küfür, vb. içeren büyük kavgalar da çocuklar için şahit olunmaması gereken durumlardır. Çünkü bu çocuğun güven duygusuna zarar verebilir.

Okumaya devam et

1

183 defa okundu.

Yaz Tatili İçin Ders Çalışma Planı Hazırlama

[ Excel formatındaki yaz çalışma programını yazının sonundaki linkte paylaştım. Programın uygulanmasına dair bilgileri içeren bu yazıyı okumak da faydalı olacaktır.]

Kendi öğrencilik yıllarımdan iyi hatırlarım, okul sıraları ne kadar derslere ilgiliysem yaz tatilinde ondan daha fazla derslerden ilgisizdim. Bunun olumsuzluğunu ise okul başında, parmaklarımla yazı yazmaya yeniden alışırkenden başlayıp derslere odaklanmak için haftalarımı harcayarak telafi etmeye çalışırken yaşardım.

Belki de birçoğumuz da yaşamışızdır: yaz tatilinde dinlenme, eğlenm Okumaya devam et

1

7.088 defa okundu.

Sınav Anne Babalarına Öneriler

  • Bıktırmamalı. Sürekli “ders çalış” demek yerine farklı şekillerde yaklaşmalı.(ör: hedeflerinden konuşun)
  • Öğrencimizin gevşediğini hissedince bunun nerden kaynaklandığına ulaşmaya çalışınız.
  • Deneme sınavı ve çalışma taktiklerini takip edin, sonuçlar üzerine okulla da sık görüşünüz.
  • Çocuğunuz hakkındaki gelişmeleri dedektifsel ve yargılayıcı bir üslup kullanmadan sevgi ve ilgiyle takip ediniz.
  • Çalışması için gerekli şeyleri temin ediniz(oda, kitap vs.). Unutmayın ki eğitim en gerekli yatırımdır.
  • Çalışma vaktine saygı gösteriniz, çalışırken TV vs ile rahatsız olmasına izin vermeyiniz.
  • Değişikliklerin hemen olmasını beklemeyiniz, sabır gösteriniz. Sabrederken takibi ihmal etmeyiniz.
  • Öğrencinizle iyi iletişim kurunuz. Suçlayıcı, sorguya çekici, kötüleyici bir dil tercih etmeyiniz. Çözümcü, olumlu ve onun kendini değersiz hissetmeyeceği bir dil kullanınız.
  • Öğrencinize “Seni anlıyorum” demek yetmez, anladığınızı hissettiriniz.
  • Sık olmamakla birlikte eğlenmesine de zaman tanıyınız. Ölçüyü kaçıracağını hissettiğinizde ceza vermek yerine gelecek hayallerinden konu açın. Kontrolü kaybedeceğinizden endişe ederseniz okulla konuşunuz.
  • İhtiyaçları konusunda sık sık konuşunuz. Ev işleri vs olabildiğince azaltınız. Gelecek sene pişman olmamak için imkânlardan olabildiğince faydalanmasını sağlayınız.
  • Asla KIYASLAMA yapmayınız. “Komşunun oğlu, teyzenin kızı şu puanı alıyormuş, sen daha nerelerdesin” gibi konuşmalar öğrencinizin çalışmasını sağlamaz. Tam tersine moralini bozar. İlla ki karşılaştıracaksanız kendi puanlarını karşılaştırınız. Doğrusu da budur. Yıl boyunca çalışma ve gelişmeleriyle ilgilenmeyen anne babanın sene sonunda karneyi değerlendirmeye hakkı olduğunu söyleyemeyiz.
  • Aşırı eleştirmeyiniz. Yanlışını söylemeli ama devamlı üzerine gidilirse sözlerimiz etkisini yitirecektir.
  • Başarılarını da görünüz. Pahalı, zor bulunur hediyeler almak, öyle tebrik etmek gibi bir zorunluluk olamaz. Takdir edilmeli, sonra da bunun kendisi için gerekli olduğunu, gerçek ödülün onun kendi geleceği olduğunu hatırlatmalı.
  • Gelecekle ilgili kararları alırken ortak bir noktaya varmaya çalışın. O yanlışı istiyorsa bile bunu onunla konuşun. Çözülemezse okuldan yardım isteyiniz.
  • Sınavı hayatın sonu olarak görmeyin, çocuğunuza da bunu hissettirin. Unutmayın ki sınav önemli ama her şey demek değildir.

104 defa okundu.

Sınav Kaygısıyla Baş Etmede Bazı İpuçları

  •   Hazırlanmakla ilgili endişeler, sinav kaygen büyük kaygı kaynağıdır. Yeterince çalıştığınıza emin olun.
  •   Sınavı hayatınızın tek çıkış noktası olduğunu unutun, öyle bir şey yok. Başarılı olmak işe yarar ama her şey o demek değildir.
  •   İnsanların size “Sen mi kazanacaksın, hadi ordan, mümkün değil” gibi yanlış telkinlerine de “Bak, eğer başaramazsan yıllar süren başarının altında bir puan gelirse rezil olursun” tarzındaki konuşmaları da kulak arkası etmeyi başarın. Çoğu zaman amaçları sizi motive etmek, size moral vermektir ama bilmezler ki bu yaptıkları doğru bir yöntem değildir, onların söylediklerini unutun gitsin.
  •   Sizi iyi hissettiren insanlarla daha çok vakit geçirin.
  •   Felaket senaryolarına gerek yok. Sözgelimi yarın güzel bir piknik yapacaksak tüm hazırlıklarınızı önceden hazırlarız; yağmur yağma ihtimalini düşünerek hazırlıklardan vazgeçmeyiz. Tıpkı bunun gibi kötü bir sınav geçme ihtimali var diye moral bozmak, çalışmamak gibi bir şey olamaz.
  •   Kötü senaryoları düşünmemenin yanında olumlu düşünün. Düşüncelerimiz davranışlarımızı etkiler, olumlu düşüncelerle olumlu sonuca gitme ihtimalinizi yükseltin.
  •   Sınav, bir bilgi ölçme aracıdır. Onu bir canavar gibi hissetmeyin. Bilgi birikiminiz az da olsa çok da sınavda yapabileceğiniz/yapamayacağınız sorular mutlaka olacaktır. Elinizden geleni yapın, bildiklerinizi gösterin.
  •   Gerçek sınav öncesi birçok prova, ciddi deneme sınavları yapın; o ortama alışmış olun.
  •   Bir sonraki yıl olacakları merak edersiniz, bu doğal. Ama bunu tedirginlikle yoğurmamalı. Her zamanın ayrı değeri vardır, bu yıl, seneki ve sonraki yıllar. Aceleye gerek yok, bu senenin de yaşanması gereken bir şey olduğunu düşünün.

94 defa okundu.

Ebeveynlik Mesleği

Dünya üzerinde yüzlerce meslek ismi sayılabilir. Maddi getirisi yüksek/düşük, sosyal güvencesi olan/olmayan vs. farklı özelliklere sahip nice meslekler… Neyi istediğimize, yeteneğimize ve de belki de çevremizin etkileriyle, bazen de maalesef eğitimde yönlendirme konusundaki zafiyetlerden kaynaklanarak doğru/yanlış bir meslek tutarız hayatımızda.

Öyle veya böyle aslında mesleğimizi hepimiz kendimiz seçeriz. Ama isteye isteye, ama yaşamın bizi sürüklemesiyle. Fakat öyle bir meslek var ki, anne-baba vasfına sahip olmak isteyen insanların otomatik olarak mensubu oldukları, hiçbir sosyal güvencesi olmayan, tamamıyla sevgi üzerine inşa edilen bir meslek; ebevenlik.

Malumumuz, çalışma şartları kolay veya zor diye niteleyebileceğimiz meslekler vardır. Ebeveynlik, kriterlerine göre diğer mesleklerle mukayese edildiğinde “zor” meslek sınıfına dâhil etmemiz gerekecektir. Neden mi?  Geliyoruz şimdi.

Verdiğim seminerlerde ve yaptığımız veli toplantılarında sık sık bu mevzuyu gündeme getirir ve sorarım ailelere mesleğiniz nedir diye. Aldığım cevapların yanına ben de “bir de ebeveynlik herhalde” deyince önce şaşırıp sonra hak verir mahiyette kafalarını sallıyor aileler. Gerçekten de ayrı bir uğraşı, zaman, emek, özveri isteyen ebeveynlik, apayrı bir meslek meyanında gerektirdikleriyle anne-babaları sorumluluğu altına alıyor. Bu arada bu meslekte bir patronun bulunmaması da denetimsizlikle birlikte iş vicdanda kalıyor maalesef.

İşten yorgun-argın gelen bir beyefendi/hanımefendi. Sonra biten o yorucu mesainin ardından yepyeni bir mesai, onca stres üzerine yeniden bir ekstra efor, anlayış, tahammül, ilgi ve aslında “sevgi”. Tavsiye edildiği kadar uygulaması kolay olmasa gerek.

Bu mesleğin bunca zorluğuna rağmen, çocuklarımızla etkili vakit geçirmeyi bir stres atma aracı olarak kullanmamız, öyle hissetmemiz lazım. Ayrıca evde ders çalışma disiplini ve planı takip etmek, birlikte okuma saati icra etmek, gerektiğinde ödev ve çalışmalara mümkün olduğunca yardım edip gün içindeki yorgunlukları bahane edip bunlardan kaçmamak, bunları bahane olarak kullanmamak icap eder. Unutmamalı ki o sizin bir taneniz ve onun için çok şeyden gözünüzü kırpmadan yeni bir mesleğe başlamak da dâhil fedakârlık yapmaya hazırsınız. O halde çocuğunuz için, kendi mesleğinizin dışında devam ettiğiniz “ebeveynlik” mesleğinde terfi almak için ne gerekiyorsa yapmalı.

72 defa okundu.

Paşa Torunu Sayısalcılar!

               Bugün, çalıştığım lisede 9. Sınıf öğrencilerimize alan seçimi (yeni adıyla ders seçimi ama neticeye bakmak lazım) başlamadan önce onlara birkaç taktik verdim. Anlattıklarımı ilgi ve dikkatle dinlemelerinin belki de en büyük sebebi kafalarında oluşan, seçecekleri derslerin bölüm ağırlığının ÖSYS kapıyı çaldığında onlara sunabileceği avantaj ve dezavantajları görmeleriydi.

                Açık ve net olarak söylemek mümkün ki ülkemizde sözel bölüm yani sözel ders seçimleri yapılan sınıflar, yapılan son değişiklikle farklı bir bölümden tercih yapıldığında katsayının değişmemesi kararından sonra ihtiyaç kapısı haline geldi. Şöyle ki kendi alanına net veya puan bazında güvenemeyen TM ve MF öğrencileri, TS’ den hiçbir puan kaybı olmadan tercih yapabilir hale geldi. Sayısal öğrencisi, alanı olan sayısaldan bir şeyler yapıp üzerine sözel konuları da koyarken durumum aksi sözel öğrencimiz için mevzubahis değildir. Zaten hali hazırda kendi alanından rakip fazlası olan sözel öğrencileri, başka kulvarlardan birilerinin de yarışa dâhil olmasını sayısal derslerden çakmamakla birleştirerek daha ağır bir külfete giriyor.

                Geçtiğimiz seneki ÖSYM istatistikî verilerine göz atarken, katsayı olayının yani şeklinin sözel öğrencileri açısından doğurabileceği sonuçları tahmin etmek hiç de zor değil. LYS- 3 denilen Edebiyat- Coğrafya testine 2011’ de katılan yaklaşık 650 bin öğrenci varken Fizik- Kimya- Biyoloji’ den oluşan LYS- 2 testine aynı yıl 280 bin öğrenci katılmıştır. Sonuç olarak sayısal bölümü öğrencilerinin akın akın, hiç olmazsa şansını denemek babında bile sözel sınavlarına (LYS 3 ve 4) girmeleri ve belki de oradan tercih yapmaları muhtemel olacaktır. YGS’ den yaptığı sayısal sorularıyla sözel öğrencilerinden daha da öne geçebilecek bu öğrenciler TS’ cileri zor bir girdaba sürükleyebilecektir.

                Alanlara göre (MF TM TS) üniversite taban puanları incelendiğinde de MF girişli bölümlere yerleşme puanlarının diğer alanlara kıyasla daha düşük olduğu, MF’ den yerleşilebilecek bölüm sayısının da çok daha fazla olduğu bilgilerini de ele alarak şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki şu anki ÖSYS sistemi, öğrencinin sayısal dersleri de belli bir seviyede bilmesini istemektedir. Ama az, ama çok fizik, biyoloji veya matematik bilgisi olmadan güzel bir bölüme yerleşmek, TS mezunu bile olsanız böylesi bir rekabette çok zor hale geldi. Dolayısıyla şu vakit sözel bölüm şeklinde telakki edilen bir kapı, arkasında onca zorluğu aralamaktan daha başka bir şey vaat etmemektedir.

                Ve uzun lafın kısası, muhtarın oğlu-kızı veya paşa torunu olup torpil geçilecek zaman çoktan geçmiş gibi. Fakat bunun imtiyazı sayısal bilmekten geçiyor; ÖSS ile ilişkin varsa sayısal bilmelisin arkadaşım.

117 defa okundu.

“Okul Fobisi” hakkında bilinmesi gerekenler…

 

OKUL FOBİSİ NEDİR?

“Okul fobisi çok şiddetli şekilde çocuğun okula gitmek istememesi veya okulla ilgili son derece isteksiz ve ilgisiz görünmesiyle başlayan bir çocukluk hastalığıdır. Okul korkusu da diyebileceğimiz “Okul Fobisi”, hem psikolojik (algılama, sinirlilik, saldırganlık gibi normal olmayan davranışlarla) hem de fiziksel (bas ağrısı, mide bulanması, iştahsızlık…) gibi bir takim sorunlarla kendini gösterir”

OKUL FOBİSİNİN BELİRTİLERİ

  • “Çocuk ‘okul’ kelimesini duyunca atağa geçer. “Okul” kelimesi dahi onları tedirgin eder.
  • Okulla ilgili son derece ilgisiz ve isteksizdir.
  • Uyku düzeni bozulur.
  • Genellikle aile bireyleri dışındaki kişilerle olan ilişkilerinde utangaçtır.
  • Başarı ve takdir kaygısı taşırlar.
  • Öğretmenden ve evinin dışındaki yapıdan korkar.
  • Telaşlı, huzursuz ve içe dönük yaşamayı seçerler.
  • Okula gitmemek için herhangi bir fiziksel nedene dayanmayan asılsız hastalıklar ortaya atarlar. Sürekli asılsız bahaneler uydururlar.
  • Okul gereçlerine son derece itinasız davranır. Arkadaş edinmez. Okuldan korkar.”

Bütün bunlara ek olarak her okula gitmek istemeyen çocuğun “Okul Fobisi” olduğunu da söyleyemeyiz. Bazı durumlarda gerçekten çocuğun bedensel olarak rahatsız olması ya da sınıfında sürekli olarak yaşadığı olumsuz olaylardan ötürü okula gitmek istememesi söz konusu olabilir. Bu tür durumlar sadece çocuklar tarafından değil herkes tarafından yaşanabilir.

OKUL FOBİSİNİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER

Okul fobisi 6-11 yas arası çocuklarda daha sık görülür. Okul fobisi erkek öğrencilerde daha sık görülür.

Okul Fobisinde aile faktörü; aşırı kollamacı, telaşlı, sarmalayan ailelerin çocuklarında, okula başlayana kadar ailesi dışında bir sosyal hayatı olmayan çocuklarda, boşanan ailelerin bir ebeveynine bağlı olarak yasayan çocuklarda, ailesinden birini ölüm, hastalık, taşınma gibi bir sebeple kaybeden çocuklarda daha sık görülür.

Okul Fobisinde öğretmen ve okul faktörü; çok kalabalık sınıflarda, sert mizaçlı bir öğretmenin sınıfında, baskıcı, ezberci, hırpalayan ve aşırı kuralcı eğitim sistemlerinde daha sık görülür.

Eğer çocuğun okula karşı isteksizliği ve korkusu aile ve öğretmen tarafından önemsenmezse okul fobisi kronikleşir ve yarıda kesilen bir okul hayatıyla sonuçlanabilir. Bu sebeple okula gitmek istemeyen ve okul kelimesi duyunca telaşla atağa geçen çocuklarınızı dikkate alın öğretmeninden ve bir uzmandan mutlaka yardım isteyin.

OKUL FOBİSİ VE BAŞARI
Çocuklarda okul korkusunun meydana getirdiği sorunların zamanında çözümlenememesi durumunda, bu korkunun hayat boyu başarısızlığa davetiye çıkardığı bilinmektedir. Ayrıca eğer bir çözüme ulaştırılamazsa çoğunlukla da erken yaşta okul hayatının yarıda bırakılması durumlarıyla karşılaşılabilmektedir.

NELER YAPILABİLİR

Bu durumun genellikle okula yeni başlama dönemlerinde görülebilen bir çocuk hastalığı olduğunu kabul etmek ilk ve en önemli konudur. Yardım almak mühimdir. Bu hastalığın tedavisinde, çocuğun bireysel tedavisi yanında aile tedavisi de gerekebilir.

Okul korkusu nedeniyle eve gelen çocuğun zaman geçirilmeden okula geri döndürülmesi gerekmektedir. “Çocuğunuza okula dönmesi konusunda ısrar edin. Okul korkusunda yapılacak en iyi şey, çocuğunuzu mümkün olduğunca çabuk okula geri götürmenizdir.

Okula devam çocuğunuzun okul korkusunda yasadığı fizyolojik belirtilerin azalmasına yardımcı olur ve sonunda çocuğunuz okula gitmekten yeniden zevk almaya baslar. Bu nedenle çocuğunuzu, okula gitmeye devam ettiği sürece kendini daha iyi hissedeceği konusunda ikna edin.

OKULA GİTME ZAMANLARINDA ESKİSİNDEN DAHA KARARLI OLUN

İlk zamanlar okul sabahları güç olabilir. Bu zamanlarda çocuğunuza kendisini nasıl hissettiğini sormayın. Çünkü bu durum çocuğunuza şikâyet etmek için fırsat ve cesaret verecektir. Çocuğunuzu gözleyin, eğer ev içinde dolaşabiliyor ve çok rahatsız görünmüyorsa okula da gidebilecektir.

Şayet çocuğunuzun fiziksel yakınmaları varsa ve genel yakınmalarına benziyorsa, çok fazla tartışmadan onu hemen okula hazırlayın ve gönderin. Eğer çocuğunuzun sağlığı konusunda endişeliyseniz, doktor kontrolü yararlı olacaktır. Aksi halde okula gönderin ve öğretmeni durumdan haberdar edin, çocuğunuz ciddi bir şekilde hastalanırsa sizi arayıp haber vermelerini isteyin.

Çocuğunuz okula geç kaldığında, servisi kaçırdığında, mutlaka onu okula göndermek için başka çözümler geliştirin ve en kısa zamanda okula gönderin. Bazen çocuğunuz kendiliğinden eve dönebilir, bu durumda da yapmanız gereken onu okula geri göndermektir. Çocuğunuzun öğretmenini konu hakkında bilgilendirmeniz, öğretmenin çocuğunuzu anlaması konusunda yardımcı olur. Öğretmenin bilgilendirilmesi, öğretmenin çocuğunuzun bazı davranışlarına daha toleranslı olmasını sağlayabilecektir.

ÇOCUĞUNUZLA OKUL KORKUSU HAKKINDA KONUŞUN

Okula gitme vakti dışında bir zamanda çocuklarla okul korkusu hakkında konuşmanız faydalı olacaktır. Okul korkusu hakkında çocuğunuzu suçlamayın ya da küçümsemeyin. Bu durumun birçok çocuk tarafından yaşanabildiğini ve zaman için kendisini mutlaka daha iyi hissedeceğini anlatın. Çocuğunuzu tam olarak neyin mutsuz ettiğini öğrenmeye çalısın. Çocuğunuza, olabilecek en kötü şeyin ne olabileceğini sorun.

Eğer sizin bu konu hakkında yapabilecekleriniz varsa elinizden geleni yapacağınızı söyleyin. Eğer çocuğunuz okulda fiziksel belirtilerin çok artmasından korkuyorsa, öğretmene uygun bir yerde 10-15 dakika dinlenebileceğini söyleyin. Okul korkusu olan çocuklar, okul dışında daha çok aileleri ile zaman geçirmek, evde oynamak, odalarında yalnız olmak ya da televizyon seyretmek isterler.

Birçoğu geceleri arkadaşlarının evinde kalamaz, hemen eve dönmek ister. Böyle durumlarda çocuğunuzu akranları ile vakit geçirmesi için teşvik edin. Çeşitli aktivitelere göndermek, arkadaşlarını evinizde geceleri kalmaları için davet etmek, çocuğunuza yardımcı olacaktır. Okula gitmek istemeyenin ya karni ağrıyor ya da başı. Eğitim hayatıyla yeni tanışan veya okulda çeşitli sorunlar yaşayan çocuklar, gerçekte var olmayan hastalıkları bahane ederek, okula gitmemenin yollarını arayabiliyor.

ÇOCUĞUN OKULA UYUMUNU KOLAYLAŞTIRMAYA YÖNELİK AİLELERE ÖNERİLER
Çocuk için yepyeni bir çevre olan okulda, uyulması gereken kurallar, yeni arkadaşlar, öğretmenler ve yerine getirilmesi gereken öğrenim görevleri onu bekler. Çocuğun okulda yaşayacağı güçlükleri en aza indirmek ve bu sürece daha kolay adapte olmasını sağlamak amacıyla:
Çocuğa okul açılmadan önce okul ve öğretmen tanıtılmalı, okul ve öğretmen ile ilgili doğru olmayan abartılı şeyler anlatılmamalı.

Çocuğunuzun hatalı davranışlarında okulu ve öğretmenini caydırıcı bir unsur, bir korkutma aracı olarak kullanmayın.”Böyle yaparsan öğretmenin seni sevmez”, “Seni okula almazlar” gibi cümlelerden kaçının. Bunlar çocuğunuzun okulla ilgili olumsuz düşünceler geliştirmesine neden olabilir.
Okul alışverişine çocuğunuzla birlikte çıkın ve satın aldığınız araç gereçle ilgili mülkiyet duygusu geliştirmesine yardım etmek için bunları uzun süre kullanacağını, ona ait olan araç gereçler olduğunu anlatın.
Okulun ilk günü çocuğunuzu okula siz götürün ve kendini güvende hissetmesi için bir süre okulda kalın.
Okula başlamak çocuğunuzun ve sizin yaşamınızda yeni bir düzen demektir. Sabahları okula gitmeden önce birlikte kahvaltı etmeye, onu okula uğurlamamaya dikkat edin. Son dakika uyarılarından kaçının. Bu sadece çocuğunuzun huzursuzluğuna neden olur.
Okulla birlikte başlayan yeni düzende çocuğunuzun başlangıçta biraz zorlanabilir. Televizyon seyretmek, arkadaşlarıyla oynamak isteyebilir, ödevlerini yapmayı ihmal edebilir. Zamanı düzenlemesi için ona yardım edin, gerekirse birlikte bir çizelge hazırlayın.
Düzenli uyku uyumasını sağlayın, ödevlerini yetiştiremediği için ya da bir program izlemek istediği için uykusundan fedakârlık etmesine izin vermeyin.
Okulla ve öğretmeniyle yapıcı bir diyalog içinde olun, öğretmeniyle ilgili bir otorite karmaşası yaratmamak için çocuğunuzun yanında öğretmenini eleştirmeyin. Çocuğunuzun kendi başına halletmesi gereken meselelere karışmayın, bırakın sorunu halledebileceğini görsün.
Çocuğunuzun tüm yaşamının okul olmasına izin vermeyin. Arkadaşlarıyla birlikte olması için fırsatlar yaratın ve bir uğraş edinmesi için onu teşvik edin.

2

139 defa okundu.