Yeni Bir Lise Türü Gerekiyor

4 yıldır MEB’e bağlı bir ortaokulda çalışıyorum. Şimdiye dek birçok öğrencinin liseye yerleşme sürecini takip ettim. Haliyle bu süreçlerden fark ettiğim bir noktayı sizinle paylaşmak istiyorum.

Bildiğimiz üzere, ülkemizde nitelikli bilim adamı yetiştirmek için oluşturulmuş Fen Liseleri (FL) var. Başarılı ve çalışmalarının karşılığını almış öğrencilerimiz bu liselere yerleşerek geleceğe sağlam bir adım atmış oluyorlar. Bu sağlam adımı da, devletin FL hakkında aldığı “seçilmiş öğretmenlerin çalışması ve öğrenci/şube sayısının kısıtlı olması” gibi önlemler desteklemektedir. <Bu arada, FL’nin öğrencilerini 500-450 civarı puanlarla fen lisesialdığını, sadece Matematik-Fen ağırlıklı eğitim verildiğini belirteyim.> Ortaokul sonlarında bir aksilikle ya da potansiyelini kullanmayarak 450 ve aşağısını alan, veyahut FL kazanacak puana ulaşmasına rağmen Fen-Matematik bölümüyle ilgili bir gelecek düşünmeyen parlak öğrencilerimiz için Sosyal Bilimler Lisesi(SBL)’nden başka alternatif maalesef yok. SBL ise, FL gibi imtiyazlara sahip olmadığı gibi, bir de 5 yıllık eğitim süreci gerektirdiği için birçok öğrenci için korkutucu olabiliyor. Okumaya devam et

1

216 defa okundu.

Aileler Boşanırken Çocuklar Konusu

Evlilik ne kadar mutluluk verebilen bir kurum ise ayrılık da o kadar ya da belki daha fazla acı verici olabiliyor. Eşler, ayrılma kararı aldıktan önce veya sonra yanlarındaki çocukları fark ediyor ve onlar için ne yapması gerektiğini kara kara düşünmeye başlıyor.boşanma-1 Boşanmada çocuk, az ya da çok ruhsal anlamda zorluk çekebilir. Bunu asgariye indirmek ebeveynler için en istenen şey. Boşanmayı; ayrılma öncesi, ayrılma sırası ve ayrıldıktan sonra çocuk için nelere dikkat etmek gerekiyor şeklinde safhalara ayırarak bu yazıda ele aldım.

  1. AYRILMA ÖNCESİ
  • Eğer, boşanma öncesi yapılan kavgalar, çatışmalar çocuktan sakınılarak gizlice yapılmışsa;
    • Çocuğun yaşı küçükse (özellikle okul öncesi dönemi) ayrılmanın nedeninin kendisi olduğunu zannedebilir. Bu yüzden çocuğa bu suçluluğu yaşatmamak için iyi şekilde açıklama yapılması gerekmektedir.
  • Şiddetli kavga, bağırışmalar olacaksa bunlar asla çocuğun yanında yapılmamaya çalışılmalıdır. Bunun yanı sıra, çocuğun ayrılma öncesi bazı şeylerin farkında boşanma-2olması, ayrılmanın nedenini anlamasında yardımcı olacağından, birtakım olumsuzlukların saklanmaması işe yarayabilir. Ancak bu, sadece küçük tartışmalar için geçerlidir. Bununla birlikte anne ve baba arasında tehdit, dayak, küfür, vb. içeren büyük kavgalar da çocuklar için şahit olunmaması gereken durumlardır. Çünkü bu çocuğun güven duygusuna zarar verebilir.

Okumaya devam et

1

184 defa okundu.

Sosyal Medya’da Kolay Küfretme Psikolojisi/ 9 Nedeni

2000’li yılların başından günümüze uzanan süreçte sohbet sitelerinden sosyal medyaya sosyal_medya_111doğru bir kaymadan bahsedilir. Burasını işin başka uzmanından okuyabilirsiniz. Bu yazımda ise birçoğumuzun hayatının bir parçası haline gelen sosyal medyada argo sözcüklerin, hakaret içeren paylaşımlarım ve dahası tonla sıralanabilen küfürlerin söylenme psikolojisini 9 neden’le ele alacağım.  Okumaya devam et

3

452 defa okundu.

Hayat Saatlerini İleri Alınca

Saatler… Her bir salisenin, saniyenin, dakikanın, saatler ve diğer zaman birimlerinin birbirini kovalamasıyla da asırlar… Yaz saati uygulamasına geçtiğimiz şu günlerde bir saatin nasıl bir şey olduğunu aklımdan geçirdim ve sizlerle paylaşayım dedim. Bir düşünsenize, bugünlerde birkaç gün önceki saatten bir saat erken yatıyorsunuz. Bunun farkındasınız ama zihniniz saatin geç olduğunu fark edince otomatik olarak size uyku sinyallerini vermeye başlıyor. Hâlbuki önceki haftalarda, yaz saatine geçilmeden önce, diyelim ki 23’te yatıyordunuz ama bir gün için 22’de yatmayı denediniz. Bu uykuyu gerçekleştirmede ne kadar başarılı olabilirdiniz ki…

Aslında hayatımızın saatleri birer birer değil, 24’er 24’er akıp gidiyor. Okumaya devam et

165 defa okundu.

Türkiye’de Psikolojik Danışman/Rehber Öğretmen olmak

Klişe konuşmaktan haz etmediğimden olsa gerek, mesleğiniz nedir sorusuna kimi zaman psikolojik danışman, kimi zaman da rehber öğretmen diyorum. Burası Türkiye. Ne iş yaptığınızı bir çırpıda söylemek zor bazen. Neden mi? Haydi birlikte konuşalım.

Psikolojik danışmanım deyince neler oluyor? Siz de tahmin ve takdir edersiniz ki karşıdaki, sorunu/derdi olan milyonlarca insanlardan sadece biri olunca hemen bir dert açma girişimi başlıyor. Ha sakın eleştiriyorum gibi hissetmeyin. “Derdi olan neylesin?”. Hatta böylesi bipsi danr çözüm arama girişiminde bulunmak, sorunu/durumu çözmede sorumluluk almaya istekli olmanın ilk adımı olduğundan iyi bir şey bile diyebilirim. Zaten sorunlara da mümkün olduğunca yardım etmeye çalışırım. ‘Mümkün olduğunca’; çünkü bu tür ayaküstü bir yardım, bireyi psikoterapik açıdan tanımadan profesyonel olarak mümkün değildir.

Bahsettiklerim ve gözlemlerimden hareketle genel olarak ülkemiz insanı giderek psikolojik anlamda destek almaya eskisi kadar soğuk bakmıyor. Okumaya devam et

1

353 defa okundu.

Umursamaz mıyız: Zaman Girdabı

Hayatın akışı bir düzen içinde işlerken, birer seyirci oluruz çoğu zaman. İşin garibi, dünya üzerine herkes biraz birbirine bağlantılı, biraz bağımsız devam etmesine rağmen bu süreç herkese aşağı yukarı aynı işler. Daha küçüğüm, ilkokul biter mi, liseden de mezun olacak mıyım ki, üniversite okumayı ben de becerebilecek miyim düşünceleri zihinde bir süre kurulurken bir de bakarsınız ki çoktan işiniz olmuş, yalnız da değilsiniz ki eşiniz olmuş.

Zamanın alışılagelen ve duyarsızlaştıran yavaş tesirli zehrinin etkisinden olsa gerek, kısa bir sürede beynimizde geçebilme olanağı olan gelecekle ilgili endişe, beklenti ve hayaller, bazen düşünce hızından daha da çabuk gerçek hayatta çoktan meydana gelmiş olabiliyor.sonsuz-göz yanılması Bu böyle devam ettikçe de hayatın geri kalanı, geride bırakılanları yanında ilk bakışta uzunmuş gibi görünse de aslında çocukluk, gençlik ve ilk yetişkinlik dönemlerimizde geçirdiğimiz zamanların, içinde onca anı ve heyecan var olmasına rağmen bizlere sanki birkaç günmüş gibi gelmesi hiç de anormal olmayacaktır. Ömür vefa eder de şöyle 20 yıl sonra da sanırım, benim için şu yazıyı yazdığım, sizin için de okuduğunuz an’ı (tabi olur da hatırlarsak) sanki bir hayal, daha yeni imiş gibi de olacaktır.

Acaba hafızamızın bir zoru mu var ve hemencecik yaşananları unutup zaman hızlıca geçiyor gibi mi geliyor bize? Tamam, hemfikirim, zaman hep Okumaya devam et

151 defa okundu.

Yaşamın Merkezi: Uyku

Nasıl Yani?

Her sistemin, bütünün hem ana unsurları hem de ara parçaları vardır. Doğumdan ölüme kadar mükemmel bir sistem diyebileceğimiz insan hayatının birçok ara unsurları olsa da en önemli merkezlerinden biri uykudur.

Yorgunluk atma, büyüme hormonu salgılama gibi fiziksel kazançları bir yana, uykunun psikolojik anlamda katkıları, kocaman bir yazı konusu olurdu herhalde. Onca sağladığı şeyeUyku-Bozukluğu rağmen hayatın iç içe geçen ilginçliğinden midir bilinmez, her faydası olan şeyin dozu kaçınca, düzensizleşince gerçekleşen olumsuz durum uyku için de geçerlidir. Nitekim bazı hastanelerde uyku tedavilerinin verilmeye başlanması, günümüz dünya insanının meseleyle nasıl cebelleştiğini gösterirken aynı zamanda uykunun ne kadar kıymetli bir yeri olduğuna da işaret etmektedir.

Başka bir bakış açısı kazanmak anlamında meseleyi değerlendirirsek, İslam inancında gün akşamdan başlar. Böylece başlangıçta dinlenerek, gerekli enerjiyi toplayarak kişi diğer akşam gelinceye kadarki sürece hazır olmuş bulunur. Uyku için kişinin yakıtı, şarjı sayılabileceğini söyleyebiliriz. Aynı şekilde geçen her günü sabahı baz alarak ele aldığımızda gün sabah başlar, akşama dek belli bir efor sarf edilir. Ertesi güne hazır olabilmek için akşam bakım ve takviyelerin yapılması gerekir. Bir sonraki güne tam anlamıyla hazır olabilmek için bir çeşit sıfırlama, tabiri caizse resetleme aracı olan uyku, merkezi bir kimliğe bürünür.

İster yakıt/şarj olarak, ister sıfırlama-reset olarak ele alınsın uyku; akşam yatma saatine bağlı olarak bütün günümüzü olumlu ya da olumsuz olarak etkiler ve bu yüzden yaşamın merkezinde yer alır. Ayrıca uyku, yemek içmek gibi ayaküstü telafi edilebilecek bir ihtiyaç da değildir. Bir öğün yemek atlanıldığında Okumaya devam et

100 defa okundu.

Yaratıcı Drama ve Sınıf İçi Uygulamalar Semineri

28 Nisan 2013′ te “Siz Drama” eğitmeni Suat Güneş’in etkin sunumuyla keyifli bir pazar söyleşisi tadında geçen seminerde, dramanın bu farklı türü hakkında sınıf içi ders işleyişi anlamında nasıl uygulanabileceği tartışıldı. Seminerden karaladığım notlarımı ve bunlarla yaratıcı drama semineriilgili düşüncelerimi paylaşayım:

  • Yaratıcı Drama (YD) ’da öğrenci aktif olarak katılımcıdır, (Çağdaş eğitim düşüncesinde de öğrenci merkezli eğitimle bire bir bağdaşmakta.)
  • Birden fazla duyguya hitap ederek öğrenme sağlar, (Öğrenmenin kalıcılığı için birden fazla duyu ile öğrenmenin büyük avantajı olacaktır.)
  • Derse karşı ilgisiz bir öğrenci daha kolay isteklendirilebilir, (Öğrencileri derse kazanmak için iyi bir yöntem olabilir.)
  • YD’ de temel olan, yaratıcılıklarını kullanması; duygu ve düşüncelerini de sürece katmasıdır, (Ders sırasında orijinal fikirler üretme, kişisel duygu ve düşüncelerin kullanılması çok boyutlu bir süreç işletilmesini sağlayabilir.)
  • YD’ de de, diğer drama türlerinde olduğu gibi tiyatro teknikleri ve oyunsu süreçler vardır, (Bu da dersin daha heyecanlı, aktif geçebilmesi ve böylece öğrencilerin sıkılmamalarını sağlayabilir.)
  • 3 farklı drama vardır: (Klasik) Drama, Eğitici Drama ve Yaratıcı Drama. Diğer drama türlerinden YD’ yi ayıran en belirgin özellik, bir metne/kalıba bağlı kalmaması, herkesin kendi duygu, beceri ve tecrübeleriyle katılmasıdır, (Bu sayede çok daha yeni, kalıpların dışına çıkılmış öğrenme ortamları oluşturulabilir.)
  • YD’ de iyi-kötü, doğru-yanlış şeklinde yorumlar, lider tarafından asla yapılmaz. Farklı bir şey söylemek isteyenin olup olmadığı sorularak sınıfın görüşü alınabilir, eksik öğrenildiğine kanaat getirilen kısımlar varsa not edilip başka bir zeminde konu yeniden işlenebilir, (Süreçte, herhangi olumsuz eleştiriye maruz kalmayan öğrenciler, kendilerini daha kolay ifade edebilecek, katılırken belli bir seviyede medeni cesarete kavuşabilecektir.)
  • YD, sınıf içi uygulamalarda 3 amaçtan birini gerçekleştirmek için uygulanır:  konuyu öğretmek, öğrenilenleri pekiştirmek ve öğretilen konunun ne kadar öğrenildiğini kontrol etmek, (Hem öğrenme sürecinde hem de öğrenmeden sonra bilginin işlenmesi kalıcılığı sağlama, ayrıca değerlendirme vaktinde dahi uygulanabilir olması, eğitimciler için ne kadar kullanışlı bir araç olduğuna ispat olabilir.)
  • YD sırasında, lider tarafından verilecek komutlar, sorulacak sorular mümkün olduğunca konuya ilişkin olmalıdır,
  • YD’ nin etkin olabilmesi için liderin, etkinliğin kurgusuna bolca çatışmalar, engeller koyması gerekmektedir. Zira sınıfın etkin kalabilmesi, dikkatin dağılmaması, öğrencilerin sıkılmaması ve öğrenmenin kalıcı olması için bu gereklidir,
  • YD etkinlikleri, az mevcutlu sınıflarda yapılabileceği gibi kalabalık sınıflarda da gruplandırmalar yapılarak uygulanabilir. Ayrıca gruptaki ideal kişi sayısı, 10-16 kişi olarak belirtilmektedir,
  • YD’ nin uygulanmasında, 4-5-6 yaş çocuklarına uygulanan yöntemler ile daha büyük çocuklar ve 1.-2.sınıf ve üstü sınıflarda uygulanacak yöntemler farklılıklar arz etmektedir.

YD’deki süreçler (Isınma/Hazırlık,(Doğaçlama), Canlandırma, Değerlendirme), süreçlerin tek tek nasıl işletileceği ve içinde nelerin bulundurulacağı, ayrıca kullanılabilecek canlandırma teknikleri (Rol Oynama, Toplantı Düzenleme, Donuk İmge… vs) gibi ayrıntılı bilgilere ulaşmak isteyenlere, buradan paylaşabileceklerimin bu kadar olduğunu belirtip en yakın drama kursuna kaydolmalarını ya da tavsiye edilen kitaplardan temin etmelerini naçizane tavsiye ederim. Zira dramanın bu etkin türünün, eğitim sürecine çok şey katacağı gayet açık.

458 defa okundu.

Eğitimde Düşünme Becerileri Semineri

1-oğuz saygın24 Şubatta Oğuz Saygın’ın verdiği bu güncel içeriğe sahip seminer hayli kalabalık bir katılımcıyla Kadıköy Akla Kara Tiyatro Salonu’nda sohbet havasında gerçekleşti. Yılların verdiği tecrübesiyle katılımcılar olarak bizlerin, anlatımı ve özellikle sorduğu düşündürücü sorularla seminer boyunca zihnimizi açık tutan Oğuz Saygın’ın seminerde temel olarak vurguladığı iki konu tabuları yıkmak, farklı öğrenen öğrenciler için çeşitli eğitim ortamı oluşturmaktı.

Aamir Khan’ın eğitim üzerine olan başarılı filmi Yeryüzündeki2-oğuz saygın Yıldızlar (Taare Zameen)’dan da bir kesit alınarak örnekleme yapılan seminerde sunumu yaparken NLP tecrübelerine de zaman zaman değinen Saygın, içinde bulunduğumuz çağın bilgiye ulaşma açısından var olan kolaylığının insanlar üzerinde tembelliğe neden olduğu konusu, bilinçdışı süreçlerin hayatımıza olan etkisi 4-oğuz saygınnedeniyle bilincin açık tutulması noktasında dikkat edilmesi gerektiğinin de altı çizildi.

Verilen molalarda kendisiyle birebir ayaküstü de olsa sohbet edebilme imkanı bulabildiğim Oğuz Saygın, eğitim verdiği birçok firma/şirkete nazaran katılımcı olarak3-oğuz saygın ve ben öğretmen/eğitimcilerin var olduğu bir çalışmanın kendisini de heyecanlandırdığını, ülkemizin kanayan yarasın olan eğitim konusunda bir şeylerin değiştirilebilmesi için öncelikle bu kadronun kendi gelişimine önem vermesi, bilgi ve tecrübelerini artırmaya hevesli olması gerektiğini kaydetti.

Sonuç itibariyle, alanında isim yapmış bir isimden5-eğitimde düşünme becerileri-oğuz saygın-katılım belgesi böylesine dikkate şayan bir konuda seminer dinlemek, samimi üslupla birlikte eğlenceli bir aktivite oldu. Öğrencilere dikkat artırma konusunda aktif sorular, farklı açılardan bakma konusunda yeni bir farkındalık kazanma bağlamında verimli bir etkinlikti.

120 defa okundu.

2. Döneme Nasıl Başlanır?

Kaynağı bilinmeyen, anonim bir söz vardır: “Türk gibi başla, Alman gibi sürdür, İngiliz gibi bitir.” Daha önce duyduğunuzu tahmin ettiğim bu sözün özünde ülkemizin genel karakteri yüklü gibi görünüyor. Şöyle ki başlamak konusunda gayet başarılıyız, hatta örnek olacak kadar. Fakat ya devam ettirmek, dahası güzel bir bitiriş? Hâlbuki başlayabilmekten dahastart mühim bu ikisi, yani devam ettirmek ve güzel bitirmek o kadar gereklidir ki bizim hayat yolumuzu çizmemizde iki büyük etkendir bile diyebiliriz. İşte yeni bir dönem, yeni bir başlangıç! Çalışma konusunda öğrenci olarak siz hangisi olacaksınız: başlayıp sonunu getiremeyen mi, başlayıp gayet de güzel bir neticeye ulaşan mı yoksa hiç başlayamayan mı? Okumaya devam et

1

584 defa okundu.