Emekli Kim?

Bugünlerde işe yeni başladım. 16 yıldır devam eden örgün eğitim hayatım artık nihayete erdi. Ben çalışmaya başlarken de yüzlerce insan sona yani emekliliğe ayak bastı. Emeklilik kelimesiyle tanışmama daha yıllar yıllar var ve onunla ilgili hiçbir olumsuz bir anım olmamasına karşın bu kelimeyi çok itici buluyorum. Emeklemek gibi bir anlam canlanıyor sanki zihnimde de o emeklediğim şirin ama çaresiz olduğum zamanlardaki hallerime gideceğim oluyor.

Emekler veririz işe, hayata, insanlığa… Bunu ömür boyu da yaparız. Aslında da hep bir emekler silsilesidir uğraştığımız. Çünkü attığımız her adımda dahi bir gayretimiz, var olan enerjimizi bir amaç doğrultusunda kullanmak vardır. Belli bir yaşa gelininceye kadar emekler hep devam ettiği gibi emekli olunduktan sonra da emek bitmez. Dedim ya emek hep vardır; ancak ondan sonra ki emeklerin pek kıymeti yoktur sanki.

Uzun yıllar emeğini harcayanlarda emeklilik günlerindeki planları düşlemek gelir mutlaka. O günlerin ne kadar güzel olabileceği tasvir edilebilir. Hoş, emekli olunca boşluğa düşen insanların çokluğu apayrı mesele. Geçen gün, yeni taşındığım ilçedeki taksici Tacettin Abi ile tanıştım. Kendisi emekli ambulans şoförü. Taksisiyle yolda giderken birden yağmur başladı. O sırada hava soğuk, arabanın silecekleri de yağmur sularıyla cedelleşmekteyken Tacettin Abi “Bak şimdi deniz kenarında olacaksın, bu yağmur tanelerinin tek tek suya düşüşünü üşümeden izleyeceksin” dedi. Ben birden irkildim önce ve hemen gözümün önünde abinin anlattıkları perdeleniverdi. Denizkıyısı, deniz deyince akla ilk gelen tatil olunca sordum O’na tatillerle aran nasıl diye. O da dedi ki “Emekli olmadan önceleri benim yıllık 20 gün iznim olurdu, onda da aynen bu dediğimi yapar, denizin kıyısında güzel bir tatil yapardım. Şimdilerde çocuklar, hanım neden tatil yapmıyoruz, sen boşa mı emekli oldun diyorlar” dedi gülümseyerek. Bunun arkasından “Sen tatilden de emekli olmuşsun abi” diyecektim ama o sırada çoktan düşünmeye koyulmuştum: emeklilik=rahatlık mı? Yoksa emeklilik yaldızlı bir geçmişin hazin sonunun bir habercisi, tabut yoluna giden yola dönülecek son kavşak mı?

Bazen aklıma, emeklilik için ayrılan ve ödenen paraları biz kendimiz biriktirsek de belli bir yaştan sonra ordan alıp alıp kullansak diye komik fikirler gelir de düzenin çarkına güleceğim gelir. Yıllar yılı emekli maaş kuyruğu da beni böyle düşünmeye sevk etmiş olabilir. Neyse ki son yıllarda o manzaralar azaldı. O hal için bilinçaltlarına “oturup duruyorsunuz, biraz emek verin, sıraya geçip bekleyin de alın maaşınızı” mı denilmek istenirdi bilemem.

Bir de emeklilerin sürekli takıldıkları mekânlar vardır ya, çevrede oralar hep bilinir. Son durak bellidir zaten: bir mezarlık… Son iskân yeri. Oraya varma çoğu zaman arka plana atılır, belli yerlere takılınır. Bunlardan bir tanesi huzurevi olsa gerek. Her bayram yapılan huzurevi röportajlarıyla görünürler ordan çok insana. Huzurevi isminin de niçin o şekilde verildiği, huzur içinde yatılacağı mezar köşkü için hazırlanan bir konak mesabesinde olduğuyla ilgili gibi.

Emeklemekten emekliliğe uzanan hayat yolunda insan yeryüzünde hep tutunmaya çalıştıkça kalabilir. Emekliliği bir çıkış kapısı olarak görmek saçma, emeklilikten sonra hiçbir emek vermemek imkânsız, her gününü en güzel değerlendirip genç-yaşlı iken güzel yaşamak ise en mantıklısıdır. Güzel ve mutlu yaşamak temennilerimle…

Altınyayla, Burdur

2011-09-10 

69 defa okundu.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*